İSTANBUL YAŞAM KOÇU YÜKSEL KÖKSAL05354336620
yukselkoksal10@gmail.com
MUTLU İLİŞKİLER İÇİN MAHŞERİN DÖRT ATLISINI DİZGİNLEMEYE HAZIR MISIN?
24/11/2018
Mutlu birliktelikler, saygının korunduğu, karşılıklı bir paylaşım içinde, doğru iletişim kurabilen ve farkındalığı yüksek bireyler arasında mümkün olabilmektedir diye düşünenlerdenim. Bana bu konuda katılanlar olduğu gibi, ‘’çok şey istedin’’ diyenleri de duyar gibiyim. Sen de böyle bir düşünceyi bir an içinden geçirdinse; böyle düşünmene sebep şuana değin yaşadığın ilişki kırıklıkları ve başarısızlıklar mı? Çok denediğini ve sonuç alamadığını düşünmen mi? Yoksa ‘’mutlu birliktelik’’ diye ifade ettiğim durumun nasıl bir hal olduğunu hiç düşünmeyenlerden misin? Belki de kendini mutlu olmaya layık görmeyen bir bilinçaltı kaydı ile bu güne kadar getirdin yaşamını. Bu durum çok daha farklı bir yazının konusu olacak. Bununla birlikte bu güne dek gerçekleştirdiğim çift terapilerin de asla gözden kaçırmadığım durumlardan birisidir geçmiş bilinçaltı kayıtları. “Eğer düşmanı ve kendini biliyorsan, yüz savaşın sonucundan bile korkmana gerek yok. Eğer kendini biliyor ama düşmanı bilmiyorsan, kazandığın her zafer için bir de yenilginin acısını tadacaksın. Eğer ne kendini ne de düşmanı biliyorsan, her savaşta yenik düşeceksin. -Sun Tzu- Mahşerin Dört Atlısı Mutlu bir birlikteliğin kıyamet habercisi olan Mahşerin Dört Atlısı’ndan bahsetmek istiyorum sizlere. Gottman Çift Terapisinde, değerlendirme ölçeklerinden birini anlatmak için kullanılan bu terim, “Dört atlı” kavramı Romalılar için “mahşer” çağrıştırdığı içindir ki, “Mahşerin dört atlısı” adı, Yunan efsanelerine “korkulu günler” olarak yer aldı. “Mahşerin Dört Atlısı”; hızla tırmanmalarına izin verilirse ilişki açısından olumsuz sonuçlara neden olan davranış kalıpları olarak özetlenebilir. Evlilik yürütmek için elzem görülebilen bu çalışma aynı zamanda iş hayatı, grup dinamikleri gibi farklı iletişimler için de oldukça önemli bir perspektif diyebiliriz. Kısaca söylemek gerekirse; hayatımızdaki insanları bu olumsuz davranışlar ile nasıl kendimizden uzaklaştırıyoruz. İlişkilerimizin nasıl sonunu hazırlıyoruz? Yuvamızın içine, kendi elimizle nasıl dinamit yerleştiriyoruz? Kendimizi ve sevdiklerimizi nasıl mutsuz ediyoruz? Evlilik ve boşanma araştırmalarının duayenleri Dr. John ve Julie Gottman’ın, 30 yılı aşkın bir suredir yürüttükleri araştırmalara göre; evliliğin mutlu gitmesini sağlayan en önemli faktor eşlerin birbirlerinden etkilenebilmeleri. Araştırmalara göre kadınlar eşlerinin taleplerini karşılamakta daha başarılı ve daha yapıcı bir tutum sergilerken, erkekler eşlerinin taleplerini kabul etmekte ve değişmekte daha çok sıkıntı yaşamaktadırlar. Kadınlar evlilikle ilgili sorunlarını ve eşlerinden beklentilerini daha çok ortaya koymakta ve bu konuda tartışmak ve çözüm üretmek konusunda daha istekli görünmektedirler. Eşlerinin bu taleplerini anlayan ve kendilerini bu anlamda esnetebilen erkeklerin evlilikleri, diğerlerine oranla daha uzun sürmekte ve daha mutlu bir birliktelik yasamaktalar. Gottman'lar evliliklerde yaşanan problemlerin ya da çatışmaların asıl sorun olmadığını, her evlilikte yaşanabilecek bu tür anlaşmazlıkların evliliği yıkmadığını göstermektedir. Asıl önemli olan, yaşanan sorunlarla nasıl başa çıkıldığıdır. Eşlerin tartışmalar sırasında yaşadığı öfke, kızgınlık, kırgınlık gibi duyguların aslında evliliği bitirici etmenler olmadığı, bunlardan ziyade Gottman’ların "Mahşerin 4 Atlısı" diye tabir ettiği tartışma sırasında eşlerin sahip olduğu 4 tutumun evliliğin bitimine yol açtığı görülmüştür. Bu tutumlar aşağılama, eleştiri, sürekli savunma halinde olma ve duvar örme/uzaklaşma olarak adlandırılabilir. Tartışmalar sırasında ya da sonrasında bu tutumları takınan çiftlerin boşanma oranının diğer çiftlere nazaran çok daha fazla olduğunu görülmüştür. Çiftler, eğer bu özelliklerini değiştirebilirse tartışmalar yıkıcı olmak yerine yapıcı olabilir ve aslında ilişkiyi güçlendiren bir faktör halini alabilir. ELEŞTİRİ Eleştiri; karşımızdakinde sürekli hata bulma, onu ve davranışlarını yargılamadır. Bilinenin aksine partnerimize ‘yapıcı’ olması adına söylediğimiz birçok şey de eleştiri kategorisine girer. Yani tartışma sırasında, çiftlerin birbirlerinin davranışlarından ziyade, karakter ve kişilik özelliklerini eleştirmeleridir. ‘Sen zaten anlamıyorsun ki; senin algın bozuk, ….yapsan şaşardım zaten ’ vb içeren kalıp yargıları içeren sözlerin her biri eleştiridir. Bu tur eleştirilere maruz kalan kişiler kendilerinde bir sorun olduğunu düşünür ve ilişkiden kendilerini kurtarmanın yollarını arar. ‘’Demek ki tüm sorun benim’’ diye olumsuz bir inanç geliştirir. Bunun sonucunda, ilişkide kendisinin takdir ihtiyacı karşılanmaz ve yalnızlaşır. Kişi kendini kusurlu, değersiz ve yetersiz hissetmeye başlar. İlişkilerde kullandığımız dil kalıbı çok önemlidir. Karşımızdakinin partnerimiz, hayat arkadaşımız olduğunu unutmadan iletişim kurmayı ilke edinelim. Amaç üzüm yemek olsun, bağcıyı dövmek ilişkiye hiçbir şey kazandırmayacaktır. Olumsuzlukları görüp devamlı kötülemek yerine, partnerimize geri bildirim vererek gelişimine destek olmayı seçebiliriz. Yürüttüğüm çift terapilerinde danışanlarıma da öğrettiğim bir geri bildirim tekniğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Eşinize, partnerinize, çocuklarınıza ve iş hayatında çok işinize yarayan bir teknik: Sandviç Tekniği İletişimde bu yöntemi kullanmak, çok güzel geri bildirimler almayı sağlıyor… Özellikle bir kişi eleştireceğiniz durumda, karşınızdakini incitmeden eleştirebilmeyi ve onu bu konuda inandırmayı sağlıyor… Karşımızdaki insanın kişiliği ile davranışını ayrı tutmak ve istediğiniz mesajı bir “sandviç” içerisinde sunmak, iletişimde bir “etkililik” sağlıyor… Bu yöntemi kullandığınız zaman, yanlış anlaşılmalar, söylenmek istenenin, söylenen şeyden farklı bir şekilde algılanması gibi durumlar en az seviyeye inecek ve hatta yanlış anlaşılmalar hiç olmayabilecektir. Bu yöntem ile arzu ettiğiniz bir iletişim yapısı kurabileceksiniz. Bunun için, öncelikle, sizi rahatsız eden şeyi ya da eleştirinizi sunmadan önce karşınızdaki kişinin bir olumlu yönüyle söze başlamak iyi olacaktır. Bu, sandviç ekmeğinin üstteki kısmıdır. Olumlu girişten sonra “ve” bağlacını ekleyerek, sizi rahatsız eden durumu ya da eleştirinizi, sandviçin içi olarak hazırlayacaksınız. ”Ve” bağlacı burada bir sihirli elemandır. Olumlu görüşünüzün ardından kesinlikle , “ama” , “fakat” , ” ancak” gibi bağlaçlar kullanılmamalıdır. Bunların kullanılması durumunda, bu bağlaçlardan önce söylediğiniz her şey, karşınızdaki tarafından “yalan” ya da “geçersiz “ olarak” kabul edilebilir. Bu tür bağlaçlar ile devam etmeye kalktığınızda, karşı taraf hemen savunma mekanizmalarını devreye sokacaktır; saldırıya karşı savunma gibi… “Ve “ bağlacı ise, kişiyi kendi olduğu gibi kabul ettiğiniz mesajını karşı tarafa verecek ve kişi, daha savunma mekanizmalarını harekete geçiremeden söylemek istediklerinizi değerlendirip düşünmeye başlayacaktır. Sandviçin alttaki ekmek kısmı içinse, mesaja yine olumlu bir söz ya da açıklama eklemek gerekiyor. Böylece olumsuz eleştirinizi, iki olumlu iletinizle sandviç haline getirip sunacaksınız karşınızdakine… Örneğin, derslerine az çalışan çocuğumuza, bu konuda bir eleştiri sunmak istediğimizde, bu metodu şöyle uygulayabilirsiniz: “Her gün okula düzenli olarak gidip-gelmen, bu işi ciddiye aldığını gösteriyor ve bu emeği sarf ederken biraz daha planlı ve gayretli çalışman durumunda okul başarının çok daha artacağına inanıyoruz. Sen bizim, hayatımızın anlamı olan evladımızsın ve senin bu gayretlerinin, sana başarılar getireceğini biliyoruz.” Dikkat ettiniz mi? Çocuğa resmen “ders çalış!” diyoruz ama kullandığımız cümlelerde hiçbir olumsuz mesaj yok… İşte sözlerin sihri diyorum ben buna… SAVUNMACILIK Savunmacılık: Eşiniz sizi eleştirdiğinde kendinizi savunmaya geçmeniz şaşırtıcı değildir. Bu anlaşılabilir bir şey olsa da araştırmalar bu yaklaşımın istenen sonucu pek doğurmadığını göstermektedir. Saldırıya geçen eş, pes etmez ya da özür dilemez. Bunun nedeni, kendini savunmanın bir çeşit karşı tarafı suçlama olmasıdır. Söylenen asıl şey “sorun bende değil, sende” dir. Ayrılığı getiren diğer davranış da çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli kendilerini savunması. Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrini söylemek savunma davranışları arasında yer alıyor. İlişkiyi, ego savaşlarına kurban etmek diyorum ben buna. Sorun ben de değil sen de demek yerine, ‘’Bizim bu konuda bir sorunumuz var’’ demek ilişkiyi kurtaran ve geliştiren bir tutum olacaktır. Çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli kendilerini savunması onların ilişkide sorumluluktan kaçtıklarını gösterir. Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek, karşı tarafı hiç dinlemeden direkt kendi fikrini söylemek savunma davranışları arasında yer alır. Partnerin bir serzenişte bulunuyorsa, önce bir dinle ve anlamaya çalış. Savunmaya geçerek ve ya aynı şekilde karşıya başka bir suç yönelterek ilişkiye bir fayda dokunmayacağını fark et. Geçmişte devamlı suçlanmış küçük bir çocuk var belki de bilinçaltı kayıtlarında. Bu davranış şekillerinin pek çoğunun geçmiş bilinçaltı kayıtlara dayandığını bilen bir terapist olarak bu sorunlara yaklaşmaktayım. Sorumluluk almaya hazır ol ve partnerine kulak ver. ‘’Evet, bahsettiğin sorunun bir kısmı da bana ait. Bu konuda kendi sorumluluğumu almaya hazırım. Nleri farklı yaparsam bu durumu düzeltebiliriz?’’ AŞAĞILAMA Aşağılama ise; ilişkilerin tümünde en olumsuz duygu yaratan ve yıkıcı olandır. Eskilerin deyimiyle saygıyı tamamen ortadan kaldıran kötü sözleri içeren bir konuşma biçiminin olduğu yerde zaten sağlıklı bir ilişki beklenilemez. Aşağılama kişinin direk kimliğine zarar verir, saldırgandır ve inciticidir. Örneğin, eşin yaptığı davranışı değil de kişiliği eleştirmek “benimle bunu paylaşmanı isterim” yerine “sen çok bencilsin demek”; sorunu başka boyuta iter. Eşle konuşurken ona aşağılayıcı şekilde sözler kullanmak örneğin, dalga geçmek, isim takmak vücut diliyle de gözlerini devirmek, ağız bükmek gibi bunu destekleyici şekilde davranmak ilişkiyi temelden sarsar. Bu davranışları yaptığınızda eşinize giden mesaj ona hiç değer vermediğiniz, onun benliğini küçümsediğiniz yönünde oluyor. Aşağılamada kırıcı olan asıl şey; sen sadece ilişkimizde değil, sen tek başına ve ‘insan’ olarak da kötüsün algısını oluşturmasıdır. Bu durumda çiftler ayrılsa bile, kişinin özgüvenine, kendilik algısında ve öz saygısında ciddi bir yıpranma olasıdır. Bu durum yaşayan çiftler arada ki saygıyı yeniden oluşturma yönünde emek sarf etmelidir. Onay ve takdir cümleleri kurmaya özen göstermeli, kişiliğe saldırmak yerine sorunu doğuran davranışa odaklanmalıdır. Olumlu davranışı pekiştirerek, olumsuz davranışın sönmesine hizmet verecek dil kalıbını seçmelidirler. Örneğin; Bu olay ile başa çıkma çabanı çok takdir ediyorum. DUVAR ÖRME Duvar Örme: Tartışmaların sert başlayıp, eleştiri, küçümseme ve kendini savunmayla devam ettiği ilişkilerde, en sonunda eşlerden biri iletişimi keser. İşte bu, dördüncü atlının habercisidir. Duvar örme, diğer üç atlıya göre ilişkinin daha sonraki aşamasında gelir. Partnerden biri ilişkiye dair sürekli serzenişte bulunur, sorunu masaya yatırmaya ve dolayısıyla çözmeye çalışırken diğeri ise sessiz kalır. Tepki vermeden sadece eşini dinler. Tehlikesiz gibi görünse de çiftlerin ilişkilerine en çok zarar veren davranışlardan bir tanesidir. Eşlerden biri endişesini dile getirdiği zaman, diğer eş bunu tamamen yok sayıyor ya da konuyu değiştirmeye çalışıyorsa, karşı taraf öfkelenir. Kendini kapatan eş karşı tarafa duygusal ve fiziksel olarak ‘sen yoksun’ ya da ‘sen değersizsin’ mesajı vermektedir. Tartışmalarda çoğu zaman endişesini paylaşan eşin ‘susma, tepki ver! Beni bu sessizliğin öldürüyor, çıldırıyorum’ dediğini duyarsınız. Kişiler artık şikayetlenmelerinin diğerini etkilemediğini düşünmeye başlarlar. Ancak bu yanıltıcıdır. İnsanlar genellikle dolup taşma hissine karşı bir koruma olarak duvar örerler. Mutlu bir İlişki ancak saygı, karşılıklılık ve doğru iletişim ilkelerine sadık kalınarak yaşanabilir. Yukarıda açmaya çalıştığım dört davranış şekli düzeltilmediğinde ilişkinin sonunu hazırlar. Uzun yıllar süren araştırmalardan da biliyoruz ki, ilişkisini güçlü tutabilen çiftler üç temel alanda iyi iş çıkarıyorlar. Öncelikle yakınlıklarını ve arkadaşlıklarını, ilişkilerindeki romantizmi güçlü tutabiliyorlar; çatışmalarını iyi yönetebiliyorlar; ortak bir anlam yaratıyor ve bu ortaklık sayesinde hayatlarını keyifle sürdürebiliyorlar. Mahşerin dört atlısı (eleştiri, aşağılama, savunma ve duvar örme) gibi, ilişkileri yıkıma götüren pek çok davranıştan uzak durabiliyorlar. Birbirlerinin hayallerini gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapıyor ve gerçekleştiremedikleri noktalarda da birbirlerine destek olabiliyorlar. Belki de en önemlisi, aralarındaki etkileşimde, olumlu ve olumsuz paylaşımları sihirli bir oranla dengede tutabiliyorlar. Hayata karşı bizi en çok besleyen şey nedir? Güçlü, rahat, değerli ve güvende hissettiğimiz, sevgiyi paylaştığımız bir ilişkidir. Doyum içinde bir ilişki, iş hayatımızda ki başarımıza, evlilikte çocukların yetiştirilmesine olumlu katkılar sağlayacaktır. Tek ve biricik hayatını kısır çekişmelere kurban etmek yerine, enerjini, doğru iletişim ve güçlü bir ilişki kurabilmek için harcasaydın bu gün hayatında neler farklı olurdu? Hayatında mutluluğu hedefleyen ve bu amaçla çaba sarf edenleri takdirle karşılıyorum. Biz aile terapistlerinin de tüm amacı bireyin, ailenin ve toplumun mutluluğudur. Yazının başında ‘’çok şey istedin’’ diyenler olduysa ve sonuna kadar okuma zahmetine katlandıysanız, öncelikle çabanızı takdir ediyorum. Kendi farkındalığınıza çok faydalı bir iş yaptınız. Mutluluk ertelenemeyecek kadar değerlidir. Bireysel ve çift terapileriniz için bizimle 05354336620 den iletişime geçerek randevu oluşturabilirsiniz. kuantumkoc@hotmail.com adresine de sorularınız ile başvurabilirsiniz. Sevgiyle kalın… 15/112018 Yüksel Köksal Aile Danışmanı & Kişisel Gelişim Profesyoneli İletişim ve randevu : 0505 767 58 85 / 05354336620 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Teknoloji Bağımlılığı Nedir? Zararları Nasıl Önlenir? - 30/06/2019 |
Teknoloji Bağımlılığı telefon, bilgisayar, akıllı cihazlar ve oyun konsolları gibi dijital aygıtların, aşırı ve kontrolsüz kullanımı sonucunda ortaya çıkan bir bağımlılık çeşididir. |
BERTRAND RUSSELL’IN ‘MUTLU OLMA SANATI’ İSİMLİ KİTABINDAN ÇIKARILACAK 6 DERS - 04/04/2019 |
Tarihin en büyük filozoflarından Bertrand Russell’ın aykırı kitaplarından ‘Mutlu Olma Sanatı’, ufkunuzu geliştirip bakış açınızı değiştirecek yaklaşımlar sergiliyor. |
ANNELİK VE CİNSELLİK İKİLEMİNDE YANLIŞ BİLİNEN KONULAR - 31/03/2019 |
GEBELİK VE CİNSEL YAŞAM |
CİNSELLİK KADINLARIN ANLAM DÜNYALARINDA FARKLI BİR KÖŞEYE OTURUR - 29/03/2019 |
Modern toplumlarda kadınlar için cinselliğin anlamı da farklıdır. |
Çocuklara Empatiyi Yapabilmeyi Nasıl Öğretebiliriz? - 23/03/2019 |
“Empati başka bir insanın bakış açısından bakmanın çok daha ötesine geçiyor” |
Bir Psikologun Yazdığı Mektuptan İlişkiler Üzerine 16 Kıymetli Tavsiye - 21/03/2019 |
Psikolog Gerald Rogers zor bir boşanma geçirdikten sonra Facebook arkadaşları ve takipçileri için bir açık mektup yazmış. |
Çocuklarda ki Sosyal Fobi Nedir? Belirtileri ve Kurtulma Yolları Nelerdir? - 15/03/2019 |
İnsanın yaşamını olumsuz yönde etkileyen sosyal fobi nedir? |
ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ VE KURTULMA ÖNERİLERİ - 08/03/2019 |
Toplumda çok fazla önemsenmiyor ama özgüven eksikliği çocuk yaşlarda başlayıp yetişkin dönemde; depresyon ve sosyal fobi gibi rahatsızlıklara yol açabiliyor. |
BİLİNÇALTI NEDİR VE NASIL ÇALIŞIR ? BİLİNÇALTIMIZI PROGRAMLAYARAK YAPABİLECEĞİMİZ İNANILMAZ ŞEYLERİ - 01/03/2019 |
Bilinçaltı Nedir? |
Devamı |